12 Mart 2016 Cumartesi

Zeynep YETİŞ

Hani sözün bittiği an deriz ya işte aralıksız nefes aldığım bugün de öyle bir gün. Saat ikindiye yakın saat 14.30, 15.00'a yüz tutmuşken üyesi olduğum Genç Yürekler grubunda üzücü bir olaya şahit oldum. Kendisi için yabancı bir memleket sayılan Kayseri'de bir trafik kazası geçiren ve yoğun bakıma alınan Zeynep YETİŞ'i. O an bunlar benim için yalnızca bir duyumdu. Ama bu duyum öyle bir duyumdu ki sanki birisi elimden tutmuş bana yön veriyor gibiydi. Fısıltılı bir halde kulağıma yanaşıp şunu yap, olmadı bunu yap der gibiydi. Acilen kana ihtiyaç olan bu kardeşimiz için bir şeyler yapmalıydım. Yapmasam duramazdım. Her türlü kan grubu uyuyorken ben kan veremiyordum. Demir vitamini ve kan ilacı kullananların en az altı ay kadar kan veremediğini öğrendim. Ne yazık ki ben de demir vitamini kullanıyordum. Bu durum beni daha çok üzmüştü ve daha güçlü bir çaba duygusu salmıştı yüreğime. İlk iş olarak facebook sayfamda olayı, öğrenmiş olduğum duyuruyu ufak tefek değişiklikler yaparak yayınladım. Bu yeterli gelmemişti bana. Sanki bir kahraman gibi hissediyordum kendimi. Aklımdaki tek şey ona elimden geldiğince yardım etmek ve yüce yaratıcının yardımı ile de kurtarabilmek istiyordum. Farklı bakış açıları ile çok gülünç bir durum belki. Kahraman gibi hissetmek. Aslında en komik gördüğümüz şeyler bizleri azimli ve güçlü yapmıyor mu? Aslen adını dahi ilk kez duyduğum biri için böyle şeyler hissetmem tuhaf mıydı yoksa doğru olan bir durum muydu? Bunun cevabı verilebilir mi bilmiyorum.

Facebook'ta yapmış olduğum duyurudan çok kısa bir zaman sonra görme engeli bulunan bir arkadaşım paylaştığım duyuruya denk gelmiş olmalı ki beni aramıştı. Kendisi de bir katkıda bulunmak istediğini söyleyip Çarşı taraftar grubunda duyuruyu paylaşmak için izin istemişti. İzin istemesi normal değildi ama iyi niyetine vurup makul karşılamıştım. Çünkü bu tarz durumların herkes için birer vazife olduğunu savunup elden gelen her şeyin yapılabileceği düşüncesine sadık kaldım. Teşekkür edip telefonu kapadıktan sonra aklıma Ülkücü Teşkilata haber vermek geldi. Direkt olarak fakülte başkanını arayıp durumu izah ettim ve onlarda her türlü konuda yardımcı olabileceklerini söylediler. Daha sonra Erciyes Ünifeb ekibi başkanını arayıp onlara da durumu izah ettim. Ufak bir sıkıntı çıktıysa da anlayışla karşılamaları beni çok etkileyip mutlu etmişti.

Bu şekilde herkesin tanımadıkları bir kişi için canlarını dişine takmalarını görmek büyük umut vaat ediyordu. Bir yandan da edilen dualara ve doktorların tedbirlerine kalmıştı her şey. Kısacası çaremiz Allah'tan gelecek güzel bir yardım ve zamandı. Saatlerce bekledim, bekledik. Ama kimseden herhangi bir ses çıkmamıştı. Hayat yoktu ve sanki Kayseri insanlara küsmüş gibiydi. Kimse gülmüyor, konuşmuyor ya da herhangi bir şey yapmıyordu. Belki yapanlar vardı ancak onları da göremiyorduk. Bir ara facebook sayfamda yapmış olduğum paylaşımın altına bir yorum geldi. Zeynep YETİŞ vefat etti. Neye uğradığımı şaşırdım, aklım allak bullak bir şekilde kesin olup olmadığını öğrenmeye çalıştım. Defalarca soruşturmama rağmen tüm yollar Zeynep'in öldüğünü gösteriyordu. Ortalığı velveleye vermeden bir arkadaşıma durumu izah ettim. O da istemeye istemeye - insanların üzüleceğini bilerek - Genç Yürekler grubunda Zeynep'in ölümünü açıklamıştı. ancak fark ettim ki o da ben de bu duyuma inanmıyorduk. Gerçek bir duyum değildi. Bize Göre Zeynep yaşıyordu ve ilerde yaşadığı haberini alınca insanlara karşı mahcup kalacağımızı biliyorduk. Ne yazık ki öyle de oldu. İlerleyen saatlerde bir arkadaşımızın Zeynep'in yattığı hastaneye ziyarete gitmesiyle yaşadığını öğrendik. Bu kez de kimse ne diyeceğini bilemedi. Şaşırdık ama öyle de bir sevinç doldu ki yürekler sanki her şey hayal meyal hatırlanıyor gibiydi. Zeynep yaşıyordu ya artık gerisi hikayeydi. Şu an bu sözleri yazarken içimdeki tükenmek bilmeyen heyecan ve mutlulukla kavruluyorum. Belki halen yoğun bakımda ama yaşıyor Zeynep. Ölmedi ve belki de Kayseri' nin dört bir yanında onun için dualar ediliyor. Bu bana göre geçek bir ironi. Üzüntü ve sevinç bir arada. Belki de böyle olması doğrudur. İnsanların yardımlaşma potansiyelinin ortaya çıkması ve iki duyguyu  bir arada yaşaması gerekiyordu. Siz sevgili dostlar. ne düşünürsünüz bilmem ama yaşadığımız dünyada her tür duyguyu barındırmamız gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda karşımızda ki insanın kim olduğunun bir önemi olmadan ya da tanıyıp tanımamak gibi bir lüksü olmadan elden geldiğince, gönülde bittiği sürece yardımlaşma çabası içinde olmamız gerektiğine inanıyorum. Belki de Zeynep'in yerin de biz olacaktık. Kim bilebilir? Bir dakika sonra ne olacağını bilmediği halde umudunu yitirmeyen tek şey insan oğludur.

Bu yazıyı yazma amacıma türlü bakış açıları ya da eleştriler gelebilir ancak umrumda olmadığını belirtmek isterim. Ben burada bir ders vermek istedim ve bir amaç gösterdim. Çok hoş bir davranışı anlatmak istedim. Kısacası amacım Zeynep YETİŞ'i tanımayan o kadar insanın çaba sarf ettiğini gösterebilmekti. Aynı zaman da halen yaşayan İnsan diyebileceğimiz insanların bulunduğunu göstermekti. Halen de yoğun bakımda bulunan Zeynep YETİŞ'e Allah'dan acil şifalar, ailesine sabırlar diliyorum.

Hamit AŞKIN

3 Mart 2016 Perşembe

BİRADER

Birader derdi
Kuşkonmaz bahçelerine giderdik hani
Toplardık bir tutam kuşkonmazı
Niye toplardık, ne yapardık bilmem
Giderdik işte, toplardık sadece
Ne güzel de kokuyorlar baksana
Toprağım taşım kokuyor
Memleket kokuyor herbiri
Kokla gitsin, geçiyor bak ömür
Koklamak nerde mümkün başka?
Hem kalitedir buraların kuşkonmazı
Bulamazsın başka yerde çıkar tadını
Vakit bu geçiyor işte
Hem nerede göreceğim seni daha?
Var mı kimsem senden başka?
Dertleşilmiyor bile başkalarıyla
Bir sana geçiyor nazım
Kızmıyorsun ya?
En güzel anlarım bu bahçeler birader
Sen varsın ya işte ondan
Hasretim be sesine
Kaç yıl oldu iki çift lafın belini kırmayalı?
Bir gidiyorsun gelmiyorsun bir daha
Ya birader amma da savsaklıyorsun hani
Nerede kardeş özlemi? Sevgi nerede?
Verdiğim çakı nerde yok bile elinde
Hani şu dede yadigarı olan, gümüş kaplama
Ön yüzünde benim arka yüzünde senin adın olan
Bulmuşsun uyduruk bir tane
Geziyorsun onla
Yok be birader anlamıyorsun
Hani analar var ya
Helal süt emziriyorlar güya
Şimdiki analar helal bilmiyor
Çocuk ne bilsin?
Ah be! Yaşasaydı anam şimdi
Görürlerdi dünya kaç bucak
Gerçi pek kıyamazdı ama
Allah hidayet versin derdi rahmetli
Üzülmek ne mümkün birader unuttuk gitti
Üzülmek nedir onu bile unuttuk
Ne zaman öldü ne vakit gömüldü
Bilmez şu eski kafa
Sende pek vefasız çıktın hani
Kendime mi yanayım yoksa sana mı?
Sana yanmayım da kime yanayım söyle
Dünyada üç kuruşa tamah etmeyen
Kurda kuşa yem ağa
Satılmış her kimse
Koyunu olan çoban kesiliyor
Oysa öyle mi bizde ?
Ahmet efendi vardı bir
Yoktu hiç koyunu garibin
Toplardı ahalinin koyunları
Atardı sırtına astarı eğmezdi kimseye boyun
Gider gelirdi gariban
Almazdı para mara da
Fakirdi iyi bilirim
Ne aşı vardı ne taşı ne de bakacak kimsesi
Verirdi köy ahalisi sabahtan azık
Geçinirdi onla akşama kadar
Yanlış anlama ha!
Dediğim azıkta bir parça kuru ekmek birader
Gelirdi akşam dağıtırdı sürüyü
Verirdi anam bir tabak yemek
Sabaha kadar bilmezdi açlık tokluk
Çok yiyen tembelleşir derdi
Böyleydi bizim Ahmet efendi
Çoğu alimden alimdi Elhamdülillah!
Şimdi öyle mi ya!
Ağrıttım başını kalma kusura
Kaldı bir avuç kuşkonmaz çok şükür
Gel haydi koklarsın sen de
Döndü arkasını eyvallah dedi
Bir avuç kuşkonmaza gitti


Hamit AŞKIN





Korona mı insan mı?

Merhaba çok değerli arkadaşlar, size iyi niyetimle azıcık da olsa kendimden bahsedeceğim. Yalan söylemeyeceğim, insanlardan hatta insanlıkta...