3 Şubat 2016 Çarşamba

Müziğin Yüzü

Keman asildir. Piyano ise ağır başlı. İşte bundandır ikisinin uyumu. Piyanodan çıkan her bir nota sert bir darbedir. Piyanonun her darbesini kendine çeviren keman, darbeleri yumuşatarak mütevazi bir duruş sergiler. Piyano öfkesini belirtirken keman bu öfkeyi dindirmesini bilir. Biri eksik ise bir diğeri bu açığı kapatır. Piyano yerini bilir, Keman her yere ulaşır. İnanılmazdır ikisinin uyumu. Birbirlerini deliler gibi seven, doyumsuz iki aşık gibidirler. Tek bir ortak noktaları olması gerekiyorsa eğer, ikisinin de ruha acı bir şekilde hitab edişidir. Ayrılmaz ve son bulmaz bir noktadır bu. İşte bu nokta, sevincin başlayacağı noktadır. Sevmek ve sevilmek için acı çekmeyi belirtir. Onlardan üretilen birçok müziğin hüzünlü oluşu bundandır. Çünkü ikisi de fedakardır. Fedakarlığın ise acıdan doğduğu bir gerçektir.Önce acıya alışılabilmeli ki gönül dediğimiz varlığın ritmini yakalayabilmeli. İşte keman ve piyano bizlere bunu öğretir. Birbirini seven iki insanın aşkının keman ve piyanonun uyumu gibi olmasını.

1 Şubat 2016 Pazartesi

Sevecen Grip

Sert bir kışın ortasında ayrı düşmüştü gribiyle. Şiddetli geçimsizlik baş göstermiş ve gribiyle yollarını ayırmıştı Gregor Hamit. Bazı günler çevresindeki eş dosta uğruyor, onu kıskandırmaya çalışıyor, yanından geçtikçe pasvermez ve umursamaz tavırları ile kötü kötü gülüyordu gribi. Gregor Hamit, hiç aldırış etmiyor gibi davranarak mutluluk ifadeleri ile daha çok sinirlendiriyordu gribi. Uzun bir ayrılık yaşamışlardı ve bahara doğru tamamen gözden kaybolmuştu grip. Bırakıp gitmişti, unutmuştu onu. Taki denk geldiği o güne kadar. İşinde son günüydü ve Ramazan'a iki gün kalmıştı. Sabah uyandığı vakit, üzerine ağır bir halsizlik hissetmişti. Gribin masumca bir selam verişiydi bu halsizlik. O an kendine gelmiş, anlamıştı ne olduğunu. Daha ziyade geldiğini hissetmişti. Ayrılık son bulmuş, tüm kırgınlıklar ortadan kalkmıştı anlaşılan. Onu sevecen bir mutlulukla tüm kemiklerine kadar hissetmişti. Hele ki felç geçirir gibi yüzünde bırakmış olduğu o ağrı yok muydu? Bambaşka bir duyguydu bu. Bundan oldukça haz duyuyordu Gregor Hamit. Sonuçta sevgiliden gelen her şey kutsal değil miydi? Gribin gelişi çok şiddetli olmasına rağmen mutluydu. Bir kez daha unutulmadığını, hatırlandığını ve her zaman hatırlanacağını fark etmişti. Gücünü yitirmiş de olsa dostunun gelişiyle hayatına devam etmişti Gregor Hamit. 

Özlemek Seni

Seni özlemek bunlar
Ölümün ardında bıraktığın rüya
Ve hissettiğim duygulardan yoksun olmak

Bendeki
Aya bezenmiş bir kâbus bahçesinde kalmışlığın korkusu
Oradan elini uzatmışçasına gördüğüm mezar
Aslında mezar işçisi olmak dünya
Küreğin toprağa bulanmasını alkışlayan
Kendi kazdığı kuyuyu yine kendi örten
Ve yine sende olduğu gibi
Benim kuyumu da örtecek bir işçi
Senin olmayışın kadar masum değil hayat
Sanki her haykırışımda
Gökyüzünden düşen yıldırım bunlar

Yaşamında hissettiğim seni düşünmek
Seni görmek kadar güzel olsa gerek
Ruhuma damgalanmış iki tebessüm
Biri sen biri ben olan
Öyle özlemek ki seni
Keşke demenin hayal kırıklığına uğramış
Yaşamın yedi kat dibine mahkûm edilmiş bir özlem

Sonsuz aşkın son meyvesi gibi her şey
Bütün uğraşlara rağmen
Son rötuşları atmadan gidişin.
Yaşamın gölgesinde olmanın hazımsızlığı
Ve savrulan Dünyada huysuz kadın edasıyla
Dolambaçlı yolların sıska bakışları
Sen vardın ve sen yoktun.
İki durumda şekillenmiş bir oyun.
Senden istediğim rüyalarda kalman değil
Meleklerin bile uçmak istediği gökyüzü olman
Ama o kadar uzak değil.

Oyunu bozmuş olmanın hayal kırıklığı üzerimdeki
Tekrar başlangıcı olmayan
Zamana dur diyemeyen
Ve zamanı geri alamayan kırıklık
Yüreğin buruk olması bu özlem
Yedi harfe sığdırılabilecek kadar küçük bir sözcük
Özlemek…
Gökyüzünün haykırışlarıyla
Ve hayatın utangaçlığıyla
Seni özlemek…
Bana bıraktığın anılarla özlemek seni
Ve kalbimin muhalefet yanıyla yine seni

Özlemek seni

Korona mı insan mı?

Merhaba çok değerli arkadaşlar, size iyi niyetimle azıcık da olsa kendimden bahsedeceğim. Yalan söylemeyeceğim, insanlardan hatta insanlıkta...