27 Mart 2020 Cuma

Korona mı insan mı?

Merhaba çok değerli arkadaşlar, size iyi niyetimle azıcık da olsa kendimden bahsedeceğim. Yalan söylemeyeceğim, insanlardan hatta insanlıktan elimi ayağımı çekeli çok olmadı. Benim için artık insanlık namına yapılacak hiçbir şey yoktu. Ama bir gece çok değerli dostum Vicdan'ım bana gelerek dedi ki: "Ne yapıyorsun sen? Her şeyden bu kadar çabuk mu vazgeçeceksin? Sen sanatçı olma yolundasın. Bu kadar kolay pes edemezsin! Hâlâ yapılacak çok işimiz var seninle. Unutma ki, hâlâ insanlıktan nasibini almış kişiler var ve onlarla emin ol karşılaşacaksın. Unutma ki başının arşa değdiği an birlik olduğun andır." Her ne kadar istemesem de vicdanımla derin bir muhasebeye giriştik ve işte gördüğünüz gibi karşınızdayım.

Evet, çok sevgili arkadaşlar, neler yapıyoruz?Diye sordum ama bu soruyu ben cevaplamak istiyorum. Çünkü herbirimiz birbirimizin az çok, eksik ya da fazla olarak neler yaptığımızı özellikle şu son zamanlarda çok iyi biliyoruz. Delirmiş gibi ders çalışıyoruz, çıldırmış gibi dizi ve film seyrediyoruz, hunharca kitap okuyor ve kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyoruz. Esasında bunun ne derece doğru olduğu şüphe götürür. Aslında bu yanlış bir şey değildir, tabii ki belli aralıklarla yapıldığı müddetçe. Bir insan bir şeyi sürekli ve ısrarla yaparsa artık beynini uyuşur vaziyete sokmaktan geri kalmaz. Bu tür şeyleri sıkça ve aralıksız yapmaya başladığımızda beynimiz artık onlara tepki göstermez, çünkü alışır. Bir müddet sonra boş bakar, boş okur hale geliriz ve yaptığımız şeyden zevk alamaz oluruz. Bu da yeterli verimi yakalamayacağımız anlamına gelir. Pekâlâ düşünmek ve hissetmek için kendimize ne kadar vakit ayırıyoruz? Neredeyse hiç! Kendimizi ev hapsine kapattığımız gibi zihnimizi de hapsediyoruz. Her şeyden önemlisi akıl sağlığıdır bunu lütfen unutmayın.

Özlüyoruz değil mi? Sevmediğimiz insanların olduğu ortamlarda bile bulunmayı özledik değil mi? "Sıkıldım," dediğimiz o bunaltıcı zamanları bile özledik. Bakın ne oldu? Bir virüs çıktı ve bizleri evimize hapsetti, sonucunda da en sevmediğimiz anların bile ne kadar kıymetli olduğunu veya olabileceğini hatırlattı bizlere. Artık kendimizi eve hapsettiğimiz için başkalarını çok iyi görüyoruz. Üzdüğümüz, acımadan kırıp incittiğimiz ve sonucunda ev hapsine mahkum ettiğimiz, yalnızlığa sevk ettiğimiz onca canı artık çok iyi anlıyoruz bence.

Artık onları görebilmek için hiçbir şey de yapamıyoruz. Bazılarımız yüzlerini görmek bile istemediğimiz insanları göremeyecekleri için mutlular. Dahası bazılarımız bunu düşünmekle kalmayıp dile getirmekten de hiç çekinmiyor. "Bir de iyi yönünden bakın, artık görmek istemediğimiz insanları göremeyeceğiz, ha ha ha!" Bu ne vahşice, sorumsuzca ve gaddarca bir şey! İnanın bana her şeyi sorumsuzca alaya alıyor ve görmezden geliyoruz. "Oy korona korona," diyerek dalgaya alıyoruz ve bakın sonucunda 75 kişi öldü ve daha da çok insan kaybı yaşayacağız. Yani insan hayatını bu kadar basite almak ve sorumsuz davranmak bana çok canice geliyor. "İyi ya ölen 75 kişi var, çok değil." Yapmayın lütfen, biraz duyarlı, merhametli olun lütfen! O 75 kişi tıpkı sizin şu anda olduğunuz gibi bir zamanlar nefes alıyordu, gülüyor, eğleniyor, müzik dinliyor, dans ediyordu. Bir insan hayatının yok olması gerçekten bu denli basit mi? Ya cenazeler ne olacak? Ya arkada bıraktıkları? Eş, dost, akraba, anne, baba, çoluk çocuk ne olacak? Ayıptır, lütfen yapmayalım!

Bakın şimdiye dek hatırlayabildiklerimi yazacağım sadece. Gölcükte öldük, 15 Temmuz'da öldük, Elazığ'da öldük, karın altında kaldık ve yıllardır da şehit veriyoruz, halen de vermekteyiz. Şimdi de bir korona çıktı ve ölmeye devam ediyoruz. Hepimiz öleceğiz merak etmeyin ama bu denli basite de indirgemeyelim lütfen. Bana göre "Ölüm," kelimesini söylerken bile insanın içi titremeli. Hayat o kadar kolay kazanılan bir şey değildir ve giden sadece bir nefes olmuyor. Onca yıl, emek, sevgi, aşk, çalışma ve arkadaşlık gidiyor ve bunlar o kadar da kolay kazanılmıyor maalesef.

Biliyor musunuz? Bir insanın hayatına son vermek aslın da çok kolay. Çünkü biz cinayeti çok yanlış anlamışız. Cinayet dediğimiz de sadece kesici aletlere veya silaha ihtiyaç duyulmaz. Düşüncesizliğimizle, yaptıklarımızla veya yapmadıklarımızla birçok insanın ölümüne sebebiyet vermiş olabiliriz de. Psikolojisini bozduğumuz, ruh sağlığını çöküntüye uğrattığımız birçok insan belki kalbi zayıf düştüğü için bir kalp krizi geçirerek belki de bir tür kansere yakalanarak hatta en basitinden depresyona girerek hayatını kaybetmiş bile olabilir. Depresyonu basit olarak algılamayalım lütfen. Gelip geçici olabilir veya olmayabilir de. Ama ölümcül sonuçlar doğurduğu ve dünyada yüzlerce hatta binlerce insanın sırf depresyon yüzünden hayata gözlerini yumduğu gözler önüne serilmiştir.

Bunlardan ve bunlara karşılık sonuç ortaya çıkaran en önemli şeylerden birisi düşüncesizliktir ve bir diğeri de bencilliktir. Evet, evde oturuyoruz, oturmak zorundayız da. Ama sadece evde oturmak da tek çözüm değil bence. Dışarı çıkın, elbette çıkın ama sadece "İhtiyaç," için çıkınt lütfen! Bir de ne kadar şanslı olduğunuzu düşünün lütfen. Ya ihtiyaç için bile evden çıkamayanlar ne yapsın? Emekli maaşı ve bankada birikmiş parası olmayanlar ne yapsın? Peki ya soruyorum, ay sonunu bile getiremeyen ama çalışmak zorun da olan insanlar ne yapmalı? Yeri gelmişken buradan sağlık personellerimize ve bu hastalık için mücadele veren diğer tüm çalışanlarımıza saygıyla boyun eğiyorum. Soruyorum size şehir dışında kalan, ailesinin yanına ulaşamayan, maddi durumu sıkıntı da olup da ihtiyacını gideremeyen hiç mi arkadaşımız yok? Kendine bakamayacak kadar yaşlanmış ve yine ihtiyacını gideremeyecek durumda olan hiç mi kapı komşumuz yok? Birinin sesini duymaya hasret kalmış, bir "Alo," ya muhtaç hiç mi kimse yok? Neden bir şeyler yapmıyoruz? Ama ben size ne yaptığımızı söyleyeyim: çıldırmışçasına marketlere koşup, büyük bir açgözlülükle rafları boşaltıyoruz, sanki açlıktan ölecekmişiz gibi veyahut kıtlık varmış gibi. Açın halinden anlamıyoruz ki, yıllardır bu dünya üzerinde halen açlıktan ölen insanlar var ve hatta bir günde duşta harcadığımız suyun miktarıyla bir hafta geçinebilecek insanlar var. Çok yazık bize, gerçekten çok yazık.

Artık öyle bir hale gelmişiz ki tıpkı bir kitabın ya da filmin büyüsüne kapıldığımız da nasıl çevreyle bağlantımız kopuyorsa hayatımız da  o şekle gelmiş. Hayatımızı düz bir çizgi üzerinden takip ediyoruz. Sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi. Virüs bize bulaşmayacak, açlık bizim başımıza gelmeyecek gibi yaşıyoruz. Kendimizi birer tanrı gibi görmeye başlamışız da haberimiz yok.  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın sözüyle yaşıyoruz. Ancak unutmayın ki bin tane yılanın ortasında kalsanız ve size dokunmasalar bile o yılanların da bir sabrı olacaktır. Ve sızı ısırmaya kalktıklarında ilk andaki isteklerinden daha büyük şiddet ve arzuyla ısıracaklardır. Ben hiçbir zaman bize dokunmayacak bir yılan görmedim. Umarım benzetmem anlaşılmıştır. Ne kadar da kötü!Ölüm bize hiç uğramayacak değil mi? Üzgünüm arkadaşlar ama 10 dakika önce sapasağlam gördüğüm bir insanın belirsiz ya da belirli sebepler doğrultusunda 10. dakikanın sonunda hayatlarını kaybettiklerini gördüm ben.

Bizim ne kadar iyi ya da kötü birer insan olduğumuz çok da önemli değil. İyi bir insan olabiliriz, kötü bir insan da olabiliriz. Ancak bunu tek bir şey belirler: İyi olma yolundaki çabalarımız. Peki ne kadar iyi olma çabalarına sahibiz? Neredeyse sıfıra yakın. Hiç yok demiyorum ama bazı insanlar var ki kendilerini sırf bu amaç uğruna ayakta tutuyorlar. Ama biz? Durmadan kırıyor, incitiyor, aşağılıyoruz. Sırf sevmediğimiz bir kelimeyi kullandı diye bir insanı küstürmüşlüğümüz var. ama düşünmüyoruz ki o kelime belki de o insanın kullanmayı çok sevdiği bir kelime. Yahut hiçbir şey yapmadığı halde ilişkimizi sonlandırıp yalnızlığa mahkum ettiğimiz onca insan var. Sessiz sedasız veya büyük bir gümbürtüyle hayatlarından çıktıklarımız...Birlik olmak ve birlikte geçinmek, merhamet ve şefkat sahibi olmak, iyi yürekli olmak neden bu kadar zor? Gülümsemek, güzel söz söylemek, hataları güzellikle anlatmak, sevmediğimiz bir şeyi güzel bir dille ifade etmek, sevmek, merhamet göstermek ne kadar zor olabilir ki? Üstelik bunlar ağır bir iş bile değil, hiçbir zorluğu olmayan basit ama çok basit şeyler. Yine de hiçbir şey yapmamak kadar profesyonel karakterlere sahibiz. Kendimizi düşündüğümüz gibi başkalarını düşünmediğimiz üstün yeteneklere sahibiz. Ömrü boyunca tek dostu ve yoldaşı vicdanı olan insanlar olarak bu hayattan göçmeyin. Ama ne yazı ki ömrünce tek yoldaşı vicdanı olup da hiçbir şey yapmayan bir insan bu hayatta çok fazla ayakta kalmamaya mahkum bir yaşamın içinde debelenmeye boyun eğecektir.

Saygılarımla...
Hamit AŞKIN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Korona mı insan mı?

Merhaba çok değerli arkadaşlar, size iyi niyetimle azıcık da olsa kendimden bahsedeceğim. Yalan söylemeyeceğim, insanlardan hatta insanlıkta...